Köprüler, nehirleri , boğazlari, vadileri birbirine bağlayan ve dünyanın dört bir yerinde görmeye alışkın olduğumuz yapılardır. Ancak Boğaziçi Köprüsünden bile önemli, fakat daha mütevazi olan ve bireylerin sosyal yaşantısında büyük öneme sahip ‘dental köprü’ restorasyonlarını da unutmamak gerekir. Bu mühendislik harikası restorasyonlar biyolojik ve mekanik bilgilerin bileşiminden ortaya çıkmıştır.
Tüm köprüler gibi dental köprü restorasyonları da bir boşluk boyunca uzanır. Ağız içerisinde bu boşluğu, kaybedilmiş bir veya birden fazla diş oluşturur. Köprü restorasyonlar en çok ihtiyaç duyulan dental restorasyonlar arasında 1. sıradadır. İstatistikler travma, çürük veya dişeti hastalığı sebebiyle 35-44 yaş arasındaki yetişkinlerin en az bir dişini kaybettiğini göstermektedir.
Dental köprü restorasyonları materyalleri
Dental köprü metaryalleri tam porselenler ve metal destekli porselenler olmak üzere ikiye ayrılır.Geneksel olarak metal destekli porselenler geçmiş yıllarda popüler olmasına karşın günümüzde ilgi tam porselenlere yönelmiştir. Yani altı da üstü de porselen olan restorasyonlar. Ağızdaki lokasyonları ve destek diş başına düşen kuvvet miktarına göre dayanıklıkları değişkenlik gösterir. Ancak hepsi ağız içinde oluşan kuvvetleri fazlasıyla karşılayabilecek güçtedir. İdealde 8-10 yılda bir değiştirilmeler gerekir.Bunun sebebi olarak dişi çevreleyen destek dokuların restorasyon ile uyumunun yıllar içerisinde bozulmasıdır. Şöyle düşünün; her 10 yılda bir kişinin yüz ifadesi bile değişir. Aynı şekilde dişlerin ve dişetlerinin durumu da değişir. Sonuç olarak biyolojik varlıklar olduğumuz için yaşlanıyoruz. 10 yıldır kullanmakta olduğunuz köprü veya kron (kaplama) sanki sizin 10 yaş küçük ikiz kardeşinizden çıkarılmış ve size takılmış gibi olur. Sanırım kimse bunu istemez.